HAFTANIN YÖNETİM FİKRİ

Yöneticilik

Fikrin Alanı Yöneticilik

Yayınlanma tarihi

Tarih 23 Mart 2023

Sayfa Banner

Etik Karar Verme

Örgütler, çok farklı karar türlerinin bir arada verildiği ortamlardır ve karar türlerinin her biri hem örgüt için hem de paydaşları için farklı sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu kararlar, normal şartlarda, doğru ve yanlışın ne olduğuna yönelik etik ilke ve kurallar çerçevesinde verilmektedir. Ancak bazı durumlarda karar vericiler, söz konusu ilke ve kuralların dışına çıkabilmektedirler. Yapılan araştırmalar, etik olmayan bu kararların azımsanmayacak düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır. Etik olmayan kararlara ilişkin sonuçların oldukça geniş bir etki alanına sahip olması, örgütlerde etik ve ahlak kavramlarına verilen önemin artmasına neden olmuştur. Etik düşünme ve hareket etme kaygısının iş yaşamındaki ağırlığının artması, örgütlerde karar verme sürecinin etik boyutu ile değerlendirmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede yöneticilerin, iş yaşamına ilişkin etik problemler karşısında nasıl karar verebileceklerini anlamak daha da önemli hale gelmiştir.  

Etik karar verme; toplumun geniş bir kesimi tarafından hem değerli hem de iyi/doğru olduğu kabul edilen bir karar vermeyi ve etik ikilemlerin oluştuğu durumlardaki karar verme sürecini ifade etmektedir. Etik ikilemler çoğunlukla karar vericilerin birbiri ile çelişen ilkeler arasından bir seçim yapmaları gerektiğinde ortaya çıkmaktadırlar. Turvey ve Crowder (2013) etik ikilemlerin dört farklı şekilde ortaya çıktığını ileri sürmüşlerdir:

  1. Doğruluk ve Sadakat (kişisel dürüstlüğü sürdürme ile diğerlerine olan bağlılık ve sadakati koruma arasında seçim yapma)
  2. Birey ve Grup (bir kişinin veya az sayıdaki kişinin çıkarları ile çok daha büyük bir toplumun çıkarları arasında seçim yapma)
  3. Şimdi ve Gelecek (hemen ortaya çıkan faydalar ile uzun dönemli sonuçlar arasında seçim yapma)
  4. Adalet ve Merhamet (sonuçların adil ve tarafsız bir şekilde uygulanması ile bireysel ihtiyaçlar veya yardımseverlik arasında seçim yapma)

Çatışan değerlerden birisinin korunması, diğerinin göz ardı edilmesini zorunlu kılmaktadır. Karar verici, her biri farklı bir değer taşıyan bu alternatifler arasından birisini seçmekle, değer taşıyan diğer alternatifi reddetmiş olmaktadır. Ancak burada karar verici hangi seçeneğin etik olduğundan tam olarak emin olamadığı için etik bir ikilemle karşı karşıya kalmaktadır. İşte etik karar verme; bu şekilde birbiri ile çatışan seçeneklerin olduğu bir durumda, sistematik bir düşünme biçimi ile ahlaki açıdan en doğru kararın verilmesini içeren mantıksal bir süreci ifade etmektedir. Her ne kadar diğer karar verme süreçleri ile benzer yönler taşısa da bu süreç, çok sayıda faktörden etkilenen, çok yönlü düşünmeyi ve üst düzeyde muhakemeyi gerektiren bir süreçtir.

Etik problemlere ilişkin seçimlerle karşı karşıya kalan bireyin karar verme dinamikleri oldukça karmaşıktır. Bu karmaşık süreci anlamaya ve etik ilkelerle uyumlu kararların alınabilmesini sağlamaya yönelik birçok etik karar verme modeli geliştirilmiştir. Etik karar modelleri, bireylere vereceği kararın etik açıdan uygunluğuna dair yol gösterici olmaları açısından önem taşımaktadır. Bireyler farkında olsun ya da olmasın bu modellere göre karar almakta ve uygulamaktadırlar. Örgütsel düzenlemelere kolayca uyarlanabilmesi itibarı ile en fazla kabul gören modellerden birisi, James Rest (1986) tarafından ortaya konulan Etik Karar Verme Modeli’dir. Söz konusu model, etik ikilemlerin çözümlenebilmesi için bireylerin izlemeleri gereken dört aşamalı bir sürece dayanmaktadır: 

(a) Etik Sorunun Farkına Varma: Etik karar verme sürecinin başlayabilmesi için bireyin, etik sorunun farkına varması gerekmektedir. Etik farkındalık, bir durumun etik boyutlarının özne tarafından tanımlanması ya da kavranmasını ifade etmektedir. Birey bu noktada karşı karşıya kalınan durumun, ilgili tüm tarafların çıkarlarını, refahını ve beklentilerini ne ölçüde etkilediğini değerlendirmektedir. Bireyin eylemlerinin başkalarının refahını etkilediğini fark etme yeteneği olmadan, ahlaki bir ikilemle karşılaşıldığında etik bir karar vermesi neredeyse imkânsız olacaktır. Bu aşamada varsayımsal senaryoların oluşturulması ve olaylar arasındaki nedensellik zincirini tanıma becerisi hayati önem taşımaktadır. Etik karar verme sürecine bu aşamayı geçebilmek için bireylerin empati kurabilmeleri ve etik durumların analizinde diğerlerinin bakış açısını benimseyebilmeleri gerekmektedir. 

(b) Etik Yargılama: Birey, etik bir sorunun varlığını fark ettikten sonra etik yargılama aşamasına geçmektedir. Etik yargılama, bireyin durumlar karşısında neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermesini ifade etmektedir. Bir kararın ya da karar setinin etik anlamda doğruluğunu ya da yanlışlığını ölçebilmenin temelinde felsefi gelenekler yer almaktadır. Bu geleneklerden birincisi, etik anlamda kararları ve yapılan eylemleri sonuçlarına bakarak değerlendiren teleolojik (sonuçsalcı) yaklaşım; ikincisi ise etik anlamda kararları temel ilkelere dayandıran deontolojik yaklaşımdır. Bu bağlamda etik karar verebilmenin boyutları, teleolojik anlayış çerçevesinde “faydacılık ve sonuçlara yönelme” ve deontolojik anlayış bağlamında da “evrensel kurallara ve ödeve yönelme” şeklinde iki yaklaşımla açıklanmaktadır. Faydacılık teorisi; eylemlerin etik açıdan doğru olup olmadığını, ortaya çıkan sonuçlara göre değerlendirmektedir. Bu bakış açısına göre herhangi bir eylemin doğasında var olan bir iyilikten veya doğruluktan söz edebilmemiz mümkün değildir. Herkes için en fazla iyi sonucu veya en az kötü sonucu gerektirecek olan davranış veya uygulama seçildiği takdirde doğru karar da verilmiş olacaktır. Karar verme ile ilgili ikinci yaklaşım olan deontolojik anlayış ise sonuçları göz önüne alarak seçim yapmak yerine kararların iyi niyetle ve belli etik ilke ve standartlara uygun olarak alınmasını sağlayacak bir karar verme sürecini uygun görmektedir. Eylemlerin sonuçlarını değil, bizzat eylemin kendisini esas alan bu anlayışa göre karar verme sürecinde ödev, görev, ilke, irade, yükümlülük, yasa ve kural gibi kavramlar esastır. Bu anlayışa göre, sonuçlarına bakılmaksızın bazı ahlaki ilkeler bağlayıcıdır. Bu nedenle bir eylemin sonuçları iyi olsa bile bazı eylemler yanlış olarak değerlendirilmektedir.

c) Etik Niyet: Karar vericinin etik yargılama süreci sonucunda doğru olan seçeneği belirlemiş olması tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü doğru olanı bilmek ile doğru olanı yapmak birbirinden farklıdır. Bir bireyin, etik bir ikilemin çözümünde etik yargıya uyma ya da uymama kararını etik niyet belirlemektedir. Örneğin birey, etik yargı sonucunda doğru olarak nitelendirdiği bir davranışın kendisine zarar vereceğini düşündüğünde farklı bir seçimde bulunabilmektedir. Etik değerler genellikle iş güvenliği, kariyerde ilerleme, sosyal kabul ve zenginlik gibi diğer önemli değerlerle çatışmaktadır. Etik davranış, ancak etik niyet birbiriyle yarışan önceliklerin önüne geçerse ortaya çıkacaktır. Diğer bir ifade ile etik bir davranışı gerçekleştirme yönündeki niyet güçlü olduğu sürece, bireyin o davranışı gerçekleştirme olasılığı daha yüksek olacaktır.

d) Etik Davranış: Etik davranış, etik karar verme sürecinin son bileşenidir ve etik eylemleri gerçekleştirme kapasitesini ifade etmektedir. Bireyler her zaman etik niyetlerine uygun davranamayabilirler. Karar vermeyi etkileyen baskılar veya önyargılar, bireyin etik davranma niyeti ile etik davranışları arasında birtakım uyumsuzluklara yol açabilmektedir. Diğer bir ifade ile insanlar etik meseleleri fark edebilir, neyin etik bir eylem olduğuna karar verebilir, etik değerleri diğer değerlerin veya çıkarların üzerinde tutabilir, ancak kendilerini baskı altında hissettiklerinde kolayca dikkatleri dağılabilir, cesaretleri kırılabilir veya ahlak dışı davranışlara sürüklenebilirler. Güçlü etik karaktere sahip bireylerin etik niyetlerini etik davranışlarla gerçekleştirme olasılıkları, zayıf etik karaktere sahip bireylere kıyasla daha yüksektir çünkü bu bireyler kurum içindeki kişilerden gelen baskılara daha iyi karşı koyabilmektedirler. 

Bu modelde de görüldüğü üzere etik karar vermek yoğun çaba ve muhakeme gerektiren bir süreçken, etik dışı karar vermek genellikle çaba gerektirmeyen ve kolay eylemleri içeren bir süreçtir. Bu yüzden de karar vericiler zor olanı yapmaktan kaçınabilmekte ve daha kolay olan etik dışı davranışlara yönelebilmektedirler. Zor, karmaşık ve beklenmedik olaylar karşısında karar vermek durumunda olan yöneticilerin, etik dışı davranışlar sergilemesinin önüne geçmek için kendisine sorması gereken bazı sorular vardır:

  1. Bu karar doğru mu?
  2. Bu karar adil mi?
  3. Karardan etkilenseydim ne hissederdim?
  4. Eğer verdiğim karar kamuoyu ile paylaşılsaydı ne hissederdim?
  5. Bu karar ilkelerime aykırı mı?
  6. Böyle bir durumla karşılaşan herkes benim gibi mi davranırdı?
  7. Yakın çevreme kararımı açıklasaydım kararım hakkında ne düşünürlerdi?

Etik karar vermek isteyen yöneticilerin bu tarz soruları cevaplandırması ve kararlarını bu doğrultuda alması günümüz iş dünyasında bir zorunluluk haline gelmiştir. 


Prof. Dr. Nihal KARTALTEPE BEHRAM

Yazarımıza Ait Diğer Yazılar

Bu içeriği paylaşabilirsiniz

Footer Logo Şerit
Hizmet İstek Formu
Hizmet İstek Formları

Değişim Dinamikleri olarak göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz. Lütfen kurumunuzun ihtiyaçları ile ilgili aşağıdaki kategorilerden birini seçerek belirtilen soruları yanıtlayınız.

Yönetim Danışmanlığı
Hizmet İstek Formu
Eğitim Danışmanlığı
Hizmet İstek Formu
İnsan Kaynakları Danışmanlığı
Hizmet İstek Formu

Size en kısa zamanda geri dönüş yapacağız.