Fikrin Alanı Kişisel Gelişim
Tarih 01 Mart 2024
16. yüzyılda yaşayan Divan edebiyatı şairi Bâkî'yi eminim duymuşsunuzdur.
Babası Fatih Cami müezzini olan Baki, çocukluğunda; camilerdeki kandillerin yakılmasından sorumlu Serac’lık yapmıştır. Büyünce çeşitli yerlerde (Medine ve İstanbul’da) Kadılık ve müderrislik yapmış ve Osmanlı Kazasker’i görevine getirilmiştir. Eminim, Şair Baki’nin çoğumuz bu özelliklerini bilmiyoruz. Ama hepimiz;
Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal.
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.
beyitini, hayatımızın bir döneminde duymuş ve hatta konuşmalarımızda kullanmış olabiliriz.
Varlık alemi, bulunduğu ortamda bir iz bırakmak ister ve bunun için çabalar. Çünkü insan ölümsüzlük peşinde bir varlıktır. Ama çok az insan bu izi bırakmada başarılı olup, baki gibi hatırlanan bir iz bırakabilir.
Hayvanlar aleminde bu iz koku ile bırakılır. Vahşi ortamlarda malumunuz olduğu üzere, bir hayvan türü, başka hayvan türleri, kendi alanına girmesin ve sınırlarını bilsin diye, kokusunu taşa, ağaca ve otlara sürer. Hatta bunu idrarıyla da yapan hayvan türleri vardır.
Atlar, bir ortama girip, daha önce tanımadıkları atlar ile karşılaştıklarında, izlerini bırakmak adına, bir bağlama çekip, ortamın iz bırakılabilecek bir ortam mı, yoksa zaten iz bırakan daha dominant bir liderin olduğu bir ortam mı olduğunu kontrol ederek, duruma temkinli yaklaşırlar.
Bitkiler, çiçekler kokularıyla iz bırakırlar.
Hatta kokusuz diye bildiğimiz bazı ağaçlar bile, belli durumlarda bazı kimyasallar salgılayarak ortamda bir iz bırakırlar.
İnsanın izi, işidir. İnsan iş yapış şekli ile, yani davranışları ve muamelesi ile iz bırakır. Onun için Ecdadımız; Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz demiştir.
Bu izin en beğenilen şekline ahlak denir. En sevdiğimiz, en güvendiğimiz, en beğendiğimiz kişiler, hal ve hareketlerinde, tavır ve davranışlarında; en ahlaklı davranan kişilerdir.
Bu kişiler iş yaparken; esas ve usul çerçevesini asla ihmal etmezler. Mazruf (zarfa konulan şey) güzelse, zarf da güzel olmalıdır düsturuyla, etkili bir şey yaparken, bunun aynı zamanda zarif ve güzel olmasına da azami dikkat gösterirler.
Ahlak; karşısındakine kendisini kötü hissettirmeme sanatıdır. Ahlak, karşısındaki kişiye ne münasip bir şekilde davranarak, ona kendisini iyi hissettirme halidir.
Ahlak güzel ve iyi huydur. Yakıtı fedakarlıktır. Yani insanın kendisini öteleyip, karşısındakini öncelemesidir. Karşısındakini sevmesi, ona değer vermesi ve onu içtenlikle dinlemesidir. Onu anlamaya çalışmasıdır. Onunla andaş olarak, aynı anın duygularıyla duygudaş olarak anlaşmasıdır.
İş Dünyasında son dönemde Authority Management olarak ifade edilen yeni bir kavram, İK’nın ilgi alanına girdi. Otorite Yönetimi. Aslında buna taht kavgaları, iktidar savaşı ve güç mücadelesi gibi kavramlarla, bizim toplumumuzda ve tarihimizde de çok yabancı değiliz.
İnsanı değerlerden uzak yöneticiler, otoritesinin kaynağını unvanı olarak görür. Bu ise, emri altında ya da kendisine bağlı kişilerle kurduğu bağın yüzeysel, geçici ve zayıf olması sonucunu doğurur.
Makamdan, koltuktan, ünvandan, kullandığı kişisel aksesuarlardan, arabasından, evinden, mal varlığından, kimin adamı olduğundan, partisinden, etnik veya cinsel kimliğinden, aile ve sülale bağından, hatta dini cemaat bağı ve müntesibiyetinden güç alan kişiler, maalesef kişiliklerini geliştiremedikleri için, güçlü, verimli ve etkili bağ kuramaz, kalıcı iz bırakamazlar.
Bir insanın bırakabileceği en derin iz; gönül izidir.
Ve rahmetli Neşet Ertaş’ın dediği gibi;
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider; Yol gizli gizli…
Aynen öyle. Kalpten kalbe bir yol olması için, o yolun altyapısının kurulması lazımdır. Bir yürümelik belirsiz orman yolu gibi değil, gide gele aşınmış ve belirginleşmiş bir patikaya dönüşmesi lazımdır ki insan nereden gideceğini ve nereye yürüyeceğini bilsin.
Ama her şeyden önce bu yolun gizli olması lazımdır. Yani gösterişten uzak olması lazımdır. Elbette yol gide gele görünür hale gelir. İş yapış şekli aşikar hale gelir. Prosedürler yazılı, iş akış diyagramları çizili hale gelir. Bu olmalıdır. Ama yolda yürümenin amacı, o yolu görünür kılmaz değil, karşımızdaki kişiye varmaktır. İşletmelerde bu Kariyer Yolculuğu’nun amacı, kuruma hizmettir. İşimizin gereğini yapmaktır. İşimizin gereğini yapmak üzere, diğer bir departmandaki arkadaşımıza gittiğimizde, amacımız ona gitmek, onu ziyaret etmek değil, kurumsal önceliğimiz olan sorumluluğumuzun ve ahdimizin gereğini yerine getirmektir.
Ama bunu yapmak demek, karşımızdaki kişiyi ötelemek ya da yok saymamızı gerektirmez. Her iki tarafında da, yani hem işin hem de muhatabımızın hakkını vererek, samimi ve sağlam temellere dayalı bir iş yapış şekli tesis edilebilir.
Bu açıdan, Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş gerçeğinden yola çıkarak, bizden sonra kalacak izimizin hoş seda olacağı bilinci ile;
• Hitabımızın nazik
• İletişimimizin samimi
• Konuşmalarımızın içten
• Kılık kıyafetimizin nezih ve temiz
• Davranışlarımızın güzel ve en az bu kadar önemli olarak
• Çalışmalarımızın profesyonel, kaliteli ve verimli olması temennisiyle…
Ardımızda ve ortalıkta değil, gönüllerde kalıcı ve güzel iz bırakalım inşallah.
Yazarımıza Ait Diğer YazılarBu içeriği paylaşabilirsiniz
© Copyright 2021. Değişim Dinamikleri. Tüm hakları saklıdır.